İçeriğe geç

Gözünü karartmak bir deyim midir ?

“Gözünü karartmak” bir deyim midir? Ekonomi perspektifinden cesaret, risk ve rasyonalite üzerine bir analiz

Bir ekonomist, kaynakların sınırlılığı ve seçimlerin maliyeti üzerine düşünürken aslında insan doğasının en temel çelişkisiyle karşılaşır: akıl ve cesaret arasındaki gerilim. Bir yatırımcı, bir girişimci ya da sıradan bir tüketici için bile her karar, bir tür denge arayışıdır. Tam bu noktada Türkçenin güçlü bir ifadesi devreye girer: “Gözünü karartmak.” Evet, bu ifade bir deyimdir—ama yalnızca dilin değil, ekonomik davranışın da özünü yansıtan bir metafordur. “Gözünü karartmak”, bir anda rasyonel hesapları geride bırakıp, belirsizliğe rağmen adım atmak anlamına gelir. Peki, bu tavır bir ekonomi için ne ifade eder?

Deyimin anlam kökeni: Rasyonellikten sezgiye geçiş

“Gözünü karartmak” deyimi, Türkçede bilinçli bir körlüğü anlatır. Kişi artık tereddüt etmez, riskin farkındadır ama onu görmezden gelir. Bu, davranışsal ekonominin “bounded rationality” (sınırlı rasyonalite) kavramıyla benzer bir çerçeveye sahiptir. İnsan, tüm bilgiyi değerlendiremediğinde ya da zaman baskısı altında kaldığında, tam bilgiye dayalı rasyonel kararlar yerine duygusal ve sezgisel kararlar verir. “Gözünü karartmak”, işte bu sezgisel anın dilsel izdüşümüdür.

Piyasa dinamikleri açısından “gözünü karartmak”

Piyasalarda kararlar çoğu zaman bilgi eksikliği, beklenti ve duyguya dayanır. Bir hisse senedine yatırım yapan yatırımcı, çoğu zaman veriler kadar piyasa psikolojisine de maruz kalır. 2008 küresel finans krizi ya da 2021’deki kripto para balonları, tam anlamıyla “gözünü karartan kitlelerin” eseridir. Yatırımcılar, kısa vadeli kazanç umuduyla riskleri görmezden gelmiş, kolektif bir körlük hali içinde hareket etmiştir. Bu, Keynes’in “animal spirits” (hayvani içgüdüler) olarak adlandırdığı ekonomik davranışın canlı bir örneğidir.

Makroekonomik düzeyde ise devletler de zaman zaman “gözünü karartır.” Genişleyici maliye politikaları, seçim öncesi popülist harcamalar veya borçlanma patlamaları, kısa vadede büyümeyi destekler; ancak uzun vadede enflasyon ve borç sarmalı gibi sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla, gözünü karartmak sadece bireysel değil, kurumsal bir davranış biçimi olarak da ekonomi tarihinde yerini almıştır.

Bireysel düzeyde cesaret mi, irrasyonalite mi?

Davranışsal ekonomi, “gözünü karartmak” davranışını açıklamak için risk tercihi teorilerini kullanır. Daniel Kahneman ve Amos Tversky’nin “Prospect Theory” modeline göre, insanlar kayıptan kaçınma eğilimindedir; ama belirli bir noktada kayıplar büyüdüğünde, risk iştahı artar. Bu aşamada birey artık olasılıkları hesaplamaz, sadece kurtuluş ihtimaline odaklanır. İşte o an, gözünü karartır. Ekonomik terimle söylersek, bu davranışın fayda fonksiyonu artık rasyonel eğriden sapmıştır.

Örneğin bir girişimci, defalarca başarısız olduktan sonra elindeki son sermayeyle yeniden yatırım yapar. Bu adım, bir yandan cesaretin göstergesi olabilir; öte yandan rasyonel olmayan bir risk alımıdır. Ancak modern ekonomi, büyümenin motorunu çoğu zaman bu “irrasyonel cesaret”in oluşturduğunu kabul eder. Joseph Schumpeter’in “yaratıcı yıkım” kavramı, tam da bu tür girişimcilerin gözünü karartarak yeni pazarlar yaratma sürecini tanımlar.

Toplumsal refah açısından karartılmış gözler

Bir toplumun refah düzeyi, sadece bireylerin gelirleriyle değil, kolektif davranış biçimleriyle de ölçülür. Eğer bir toplum sürekli olarak “gözünü karartıp” kısa vadeli çıkarları tercih ediyorsa, uzun vadeli kalkınma sürdürülebilir olmaz. Örneğin tüketim ekonomilerinde ani kredi genişlemeleri, bireylerin gelecekteki gelirlerini bugünden harcamasına yol açar. Bu davranış, anlık refah hissi yaratırken, gelecekte borç krizlerine zemin hazırlar.

Ekonomik literatürde buna “intertemporal choice” yani zamanlar arası tercih problemi denir. İnsanlar bugünün tatminini geleceğin belirsiz kazançlarına tercih eder. “Gözünü karartmak” da tam bu tercih eğrisinin duygusal ucunda yer alır: rasyonel fayda yerine ani tatmin seçilir. Bu nedenle, bir toplumun ekonomik istikrarı için “gözünü karartma” eylemlerini minimize eden kurumsal yapıların oluşturulması gerekir.

Ekonomi-politik bir okuma: Riskin kamusallaşması

Kapitalist sistemde bireylerin gözünü karartarak aldığı risklerin sonuçları, çoğu zaman topluma yayılır. Finansal balonların patlaması, bireysel yatırımcının hatasından çok, sistemsel körlüğün sonucudur. Devletlerin bankaları kurtarması, “gözünü karartmanın maliyetinin kamulaştırılması” anlamına gelir. Böylece özel kazançlar özelleştirilir, zararlar ise topluma yüklenir. Bu durum, günümüz ekonomi-politik tartışmalarının da merkezindedir: Risk bireysel alınır, bedel kolektif ödenir.

Sonuç: Gözünü karartmak mı, gözünü açmak mı?

“Gözünü karartmak” deyimi, insan davranışının içgüdüsel yanını ortaya koyar. Ancak ekonomi, bu içgüdüyü dengeleyecek kurumlara, bilgiye ve bilince ihtiyaç duyar. Her girişim, bir parça gözünü karartmayı gerektirir; ama sürdürülebilir büyüme için gözünü açmayı da öğrenmek gerekir. Geleceğin ekonomik senaryoları, bu dengeyi kurabilen toplumların ellerinde şekillenecektir: cesaretle hesap arasında, umutla tedbir arasında.

Kaynakça

  • Kahneman, D. & Tversky, A. (1979). “Prospect Theory: An Analysis of Decision under Risk”, Econometrica.
  • Keynes, J. M. (1936). The General Theory of Employment, Interest and Money.
  • Schumpeter, J. A. (1942). Capitalism, Socialism and Democracy.
  • Simon, H. A. (1957). Models of Man: Social and Rational.
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
ilbet yeni girişprop money